25 Ekim 2009 Pazar

Korkak




Göğsüne yatmışken ben, kalp atışlarını dinlerken...
"Görür müyüm seni 5 yıl sonra acaba?" diye sorduğumda "Hımm, neden olmasın" diye mırıldanırken sen...
"Acaba?" dedim içimden...
Umutlanmamak için öyle bastırmışım ki kendimi, öyle güvensizim ki birlikte yürüyebileceğimize dair geleceğe; "Böyle olmayacağımızı nereden biliyorsun?" dediğinde omuz silkebildim ancak...
Götüme ne zaman yiyeceğim tekmeyi diye beklemekten sanırım... Hevesini alıp, sıkılacağın anı düşünmekten...
Derinde bir yerlerde canım öyle yanıyor ki, inanamıyorum bize...
Hem "biz" olamadık bile...

Yazık olan bir şeyler var!

9 Ekim 2009 Cuma

Split Up




Ne hissediyorsan sonsuz olsun diye, sona dair tüm düşünceleri bir kenara bırakırsın ya bazı anlar; o anların sonundayım sanki. Süslü bir sürü kelimeyi aklımdan atıp, parçalanıp yok olduğumu haykırmak istiyorum şimdi. Hiçim, yokum, hiç olmamışım meğer...

Yapabileceğim bir şey yok, fasit daire kırıldı. Umudun, sabrın, elle tutulur saflıkta iyi niyetin sonuna geldim. Başka bir rüyada da gözüm yok artık, kaybettim inancımı. Süzülüp akan benim kendimden, özlemeye başlamadan daha karar vermeliyim. Gözbebeklerime kazınan hüznü göremeyeyim diye aynaya küstüğüm ilk anım değil bu neyse ki; sadece alışık değilim korkmaya. İlk kez ne yapacağımı bilemeden duruyorum öylece, hiç ben gibi değilim bu sefer. Kendimi kurtarmaya gücüm yok. Savaşıyor içimde bir duygu mantığımla; gitlerime dönler ekleniyor! Bir ağlayıp bir durup, bir konuşup bir sustuğum uzun bir gecenin sonunda hala kararsızım. Üstelik bir daha böyle kırılmayacağım sanıyorum yine, çocuk gibi. Oysa bilmiyorum kaçıncı çatlak bu kan sızdıran. Kaçıncı yok sayma beni kasıp kavuran! Bunca zaman ne potlar kırdı, ne çamlar devirdi içimde ama bu ilk paramparça oluşum. İlk kez, toparlamadı parçaları varlığı...

Alışamıyorum bu acıya, içimdeki eksik yere batıp duran dikenlere tahammül edemiyorum artık. Tumturaklı yerlerinden yapıştırıp durduğum şeyler tutmuyor artık birbirini. Çelişkiler her yanımı sardı ve sanırım yalan bulaştı ellerime. Neden peki? Zorlamadım, yormadım, kırmadım, bir an bile umursamadım haketmediğim şeyleri yapmasını. Peki neden o zaman? Anlamadım...

Kırgınlık bir yana, kızgınım bu kez. Kimseye değil şikayetim, kimseyi suçlayacak değilim. Kendimi bu kadar değersizleştiren, sıradanlaştıran benim! Pisliğe bulaşan, yanlışı sorgulamayan, kendinden hesap soracağını bile bile gözünü kapayan benim! Şimdi, her şeyi atasım var hayatımdan, herkesi! Önce kendimi atasım var tabii en yakın uçurumdan. "Yetinmeye çalıştığın onca zamandan sonra, bir anda az gelir mi oldu?" diyor kalbim, verecek cevabım yok. Rezili benim bu hikayenin, bedeli neyse öderim...

Seviyorum dersem eğer bir daha, sessizliğinden hüsranımdan boğulacağımı biliyorum. Kendimden daha fazla vazgeçemeyeceğim sanırım. Ayakta kalmak için kendimi zorlayıp, yoluma gitmeliyim, hissediyorum. Aslında burada bitmeyecek biliyorum, sevmenin sonu gelmeyecek. Ama sonuna kadar geldim aşkın, yetişemedim ki sana. Daha fazla peşinde koşacak, karar vermeni bekleyecek, kendimi yiyecek halim yok. Dediğin gibi, kimseyi önemseme sen kendinden fazla. Ben de kendim kadar sevip, yarım kadar sevilmediğim bir insan için daha fazla ezmeyeyim içimi. Tek bildiğim, en sevdiğim, uğruna pek çok şeyi tükettiğim olsan da başa çıkabilirim bununla. Hep senin olacağımı bile bile hem de! En fazla ölür bir yanım giderken, hepsi bu. Sonuçta hiçbir şey sonsuza dek sürmez, değil mi?

;;