7 Haziran 2010 Pazartesi

Mad


Algıladığım dünya, gerçek dünya ve olmasını istediğim dünya arasındaki farkı sikindirik bir sebepten karşımda bulup, her şeyi sorgulamaya başlamışken yoruldum. Düşünüp durup, anlamayıp, çözemedikçe dolanıp, saklanamadığımı; bir şeyleri abartıp, bir şeyleri yok saydıkça hayatımı mahvettiğimi sanıyorum. Bir ayrıntı olacak burada, belli ki iyi değilim. Aslında, hiçbir fikrim yok!

Her zamanki güçlü halim yok, evet. Bu korku hastalığı beni çöktürüyor. Ona kızıyorum, kendimi kırıyorum, hayattan bıkıyorum. Peki ben ne istiyorum? Yapılan da, yapılmayan da, söylenen de susulan da aynı yere varacaksa sonunda, neden kafa yoruyorum? Buraya getirmek için bunca çabaladığımı yıkmaya çalışıyorum. Dikiş dikip sonra da sökmek değil mi bu? Ah kesinlikle bir şey anlatmaya çalışıyorum!

Destemdeki kartlardan biri onda ama o oynamayı bilmiyor. Enkaza dönüşmem için tek bir sözü yeterli belki, belki de öyleyim çoktandır; farkı göremiyorum. Kocaman yükler değil, beni kendimi taşımak yoruyor zaten. Çünkü sadece bir muz ağacıyım.

Ve evet, mütemadiyen deliriyorum. Şimdi susmam lazım...

0 Comments:

Post a Comment