6 Nisan 2010 Salı

Know-How



Aynı şarkıyı, içinde hayatın sırrı varmış gibi dinliyorum günlerdir. Anladığım tek şey ise eksik hissetmenin tüm insanların içinde bir yerlerde kodlanmış olduğu...

Hiç görmediğim biri, sadece beni okuyup, "Neden böyle hep eksiksin?" diye sorduğundan beri daha sessiz içim. Kendimden ne sakladığımı unuttum belki de. Hem, bilmek istiyor muyum ki artık?

Bir gitar, bir ritim... Neşeliymiş gibiyken canımı sıkan bir ses. Hayır, sır değil; hala bir şarkıdan etkilenip mutsuz olabilecek kadar çocuğum ben. Hala sorumluluklarımı, şanslarımı unutup nedensiz ve amaçsızca bir köşede ağlayabilecek kadar küçüğüm, evet. Çünkü hala kimse konuşmazken dinliyorum satır aralarını. Çünkü hala yerinden oynamasın, aman duvar yıkılmasın diye üst üste koyduğum engellerim var ve su sızdırabiliyor birkaç cümleyle çatlaklar...

Artık bilmiyorum ne olduğunu, unuttum bile diyemem hatta; o kadar hatırlamıyorum. Ama bir hüzün var içimde, ölmüyor. "What is there to know? All this is what it is! You and me alone, sheer simplicity" derken hele, gittikçe büyüyor...

0 Comments:

Post a Comment