1 Ağustos 2009 Cumartesi

Rengahenk



Hiçbir yaşama mesaisi ile avunamazken, için kıpır kıpır ve huzursuzken, düşleyip düşleyip geçmek bilmez gibi gelen günlerin hesabını yaparken, hayatın içinde kısacık bir an bile olsa sadece onun hayalini kurarken, asla bitmeyeceğini bilerek, tadına vara vara, hiç geçmeyecek bir arzuyla, tutkuyla özlemek... Delirir gibi yaşamak bunu ve damardan, sek almak hatta. Her hücreye işleyişini hissederek beklemek...

Vahşi bir açlıkla hiç doymayacakmış gibi yemek, suysa hiç kanmayacakmış gibi içmek, hiç uyanmak istemeden ona uyumak, çıldırır gibi sürekli rüyada görmek, onun kokusu, teni, dokunuşu, bakışı, tadı, sesiyle yaşamak, her şeyi önce "o ne derdi?" diye düşünmek, çoğu zaman onu düşünmekten düşünememek, dalmak, çıkmak ama unutmamak, git gide o olmak, onla olmak, onun olmak... Girdap gibi döne döne ona çekilmek ve hiç karşı koymamak hatta ona yüzmek... Tılsım bozulursa diye korka korka ilerlemek...

Hastalıklı düşkünlüğüne aşı, kalp ağrına ilaç, onsuzluğuna merhemin yine o olduğunu görmek, hiçbir şey isteyemeden, bir şey umamadan ama yerine kimseyi koyamadan durmak o coşkun duyguların içinde, kendini ona adamak o istemese, bilmese, anlamasa da... Seni sevmesi için değil, gerçekten içinden geldiği için, nefes almak kadar doğal, karşı koyunca öldüren ve kararlı bir şekilde sevmek onu, sevmek ve daha çok sevmek... Her gün artarak, arttırarak, taşarak! kendini unutup ona vermek her şeyi...

Mutluluk ne dediklerinde ilk onun adını söylemek ve huzur dediklerinde onu düşünmek; aşk, sevgi, güven, eğlence, dostluk, hayat deyince onu görmek karşında ve gülümseyebilmek zor görünen geleceğe içten... Her şeye rağmen "boşver" demek, boşvermek, boş verdiğini bilmek ama gerçekten boşvermemek... Anın büyüsü bozulmasın diye hiç konuşmamak, sormamak, sorgulamamak... Umursamaz gibi ama umursayarak, değer vererek, önemseyerek yaşamak her şeyi. Öyle güzel ki yaşamak! Ve paylaşmak hayatı, her rengiyle...

0 Comments:

Post a Comment